Kaybettiğin Yerde Asla Bekleme


Hayatınız boyunca pek çok şeyi kaybedecek, pek çok şeyin arkasından “keşke” diyeceksiniz. „Kaybettiğin Yerde Asla Bekleme“ Bu kayıplar fiziksel ve ruhsal olarak gerçekleşecek. Sizin için çok değerli olan bir eşyanızı kaybettiğinizdeki yaşadığınız üzüntüyü hatırlıyor musunuz? Hayatınızda çok değer verip sevdiğiniz insanı kaybettiğiniz günün acısını hala hissediyor musunuz? Elinizdeki son şansı ya da fırsatı kaybettiğinizdeki pişmanlık hala içinizi sızlatıyor mu?

Her ne kayıp yaşarsanız yaşayın kendinize William Shakespeare’in şu sözünü hatırlatın:

“Kaybettiğin yerde bekleme, güçsüzler öyle yapar. Sana kapanan kapıyı bir daha çalma, kapanan kapıyı acizler çalar.”

Şimdi hep birlikte Shakespeare’in burada ne demek istediğini anlayalım.

Kaybettiğin Yerde Bekleme, Güçsüzler Öyle Yapar

Elinizdeki şansı, kalbinizdeki insanı, son iş fırsatını ya da paranızı kaybedebilirsiniz. Emin olun hayatın yüzde 99’u kaybettiklerinizin değerini ve kıymetini bilmeniz ile geçecektir. Her ne kayıp yaşarsanız yaşayın, hayat devam edecektir. Olduğunuz yerde beklemek, sizi güçsüz kılar. Güçsüz biri misiniz? Kendinize bu soruyu en son ne zaman sordunuz? İşte şimdi sordunuz, o halde cevabını verin. Gerçekten güçsüz olduğunuzu düşünüyorsanız, kaybın acısı ile yanmaya devam edebilirsiniz. Bu sırada etrafınızdan pek çok şey geçecek ve gidecektir. Daha fazlasını kaybetmek ve kaybettiklerinizin arkasından bakıp pişman olmak mı istiyorsunuz? Pişmanlık duymak elbette güzeldir, insana sorumluluk verir fakat her şeyin fazlası zararlıdır. Pişmanlığınızı günlere, aylara ve hatta yıllara taşırsanız, özgüveninizi, kendinize karşı duyduğunuz değeri ve saygıyı kaybedersiniz.

Kaybettiğin Yerde Asla Bekleme İşte Shakespeare “Kaybettiğin yerde bekleme, güçsüzler öyle yapar.” derken tam olarak bunu kast etmektedir. Güçsüzlük ile kavrulmak, yaşamınızı ertelemek demektir. Yaşam acısı ve tatlısıyla, her anıyla, yaşanmaya değecek kadar güzeldir.

Sana Kapanan Kapıyı Bir Daha Çalma, Kapanan Kapıyı Acizler Çalar

Hayatınızın bir bölümü de mutlaka kapanan kapılar ile geçecektir. En kötü günlerinizde kimin dost kimin düşman olduğunu görebilirsiniz. Hiç beklemediğiniz insanlar yardım eli uzatırken, en yakınım diye adlandırdığınız kişiler yanınızda olmayacaktır. Bu nedenle karşınızda kapanan bir kapı varsa, “Gurur yapmamak gerek” diye düşünmeyin. Bir daha o kapıya gitmeyin, o kapıyı çalmayın. Ki bu kapı aile üyelerinizden birinin kapısı da olabilir. En muhtaç, en güçsüz, en kötü olduğunuz halinizi biri görmek istemiyor ise görmek istemeyen kadar kör biri olmayacaktır hayatınızda. Bu nedenle bir kapıyı çalarken “Acaba açar mı?” düşüncesi içerisinde olduğunuz kimsenin kapısını da çalmayın. Size gelmek isteyen, o kapıyı daima aralık bırakacaktır. Bırakmıyor ise kendi değerinizin farkına varın. Kendinize karşı saygı ve değer beslediğinizde, kapanan kapıları önemsemeyeceksiniz.

Mevlana der ki, “Seni seveni zehir olsa yut. Seni sevmeyeni bal olsa unut”. Kalbinizin götürdüğü yere değil, mantığınızın kalbinizle birlikte hareket ettiği yerlere gidin. Şüphe duyduğunuz her şeye karşı temkinli olun. Asla vazgeçme diye bir kural olmadığını, vazgeçtiğinizde de karşılaşabileceğiniz güzellikler olduğunu unutmayın.