Korkunç Devin Eyüp Baba’ya Yaptığı Acımasız Sınav


„Sen de benim kadar uzun yaşasaydın, zalimlikle hayırseverliğin aynı rengini iki tonu olduğunu anlardın.“ – Dev

Bazı şeylerin göründüğü gibi olmadığını, Khaled Hosseini (Halit Hüseyni), „Ve Dağlar Yankılandı“ kitabında yer verdiği hikayede o kadar güzel anlatmış ki, etkilenmemek elde değil. Kitabı okumayanlara, bir babanın çocuklarına anlattığı bir hikayeden bahsetmek istiyorum. Çünkü bu hikayeyi bilmeyen kalmamalı. Okuyanlar da eminim hikayeyi tekrar hatırlayacak ve etkisini tekrar tekrar hissedecektir.  

Ve Dağlar Yankılandı

Peri ve Abdullah’a babası bir hikaye anlatmaya başlıyor. Hikaye, köylere musallat olan korkunç bir dev hakkında…

Meydan Sabz köyünde yaşayan Eyüp Baba güneşin doğması ile tarlaya giden, batması ile de tüm yorgunluğuyla evine gelen, geçim derdinde biriymiş. Diğer köylere kıyasla daha kötü olan bu köyde diğer insanlar da Eyüp Baba gibi çalışırlarmış. Su bulmanın zor olduğu köye, en yakın ırmak yarım gün uzaklıktaymış.

Yaşam şartları zor olsa da Eyüp Baba ailesine çok düşkünmüş. Karısını sever, sayarmış. Bir de ikisi kız ,üçü oğlan beş çocuğu varmış. Tarlada çocukları da Eyüp Baba’ya yardım edermiş. Çocuklarından en küçüğü olan Kayis’e karşı özel bir sevgisi bulunan baba, bunu fazla belli etmemeye çalışıyormuş. Ancak Kayis  babası ne zaman eve gelse koşarak gider sarılır, yemekte daima yanına oturur, bütün gün babasının yaptıklarını dikkatlice izlermiş.

Korkunç Dev

Baba her ne kadar zor koşullar altında çalışıyor olsa da ailesi ile çok mutluymuş. Ancak bir gün devin ayak sesleri duyulmaya, adımları toprağı sarsmaya başlayınca Eyüp Baba’yı korku sarmış. Civar köylerden bildikleri üzere korkunç devin gözleri kıpkırmızı, kuyruklu, kıllı ve boynuzluymuş. Aslında devi kimse görmemiş, çünkü söylenene göre, dev kendine bakanı yermiş. Korkunç dev gittiği köyde bir evin çatısına yavaşça vurur, gün doğana kadar da evdeki çocuklardan birinin kurban olarak kapıya çıkarılmasını istermiş. Çocuğu da çuvalına koyduğu gibi dik bir dağın tepesinde bulunan kalesine doğru yola düşer, köyden uzaklaşırmış. Olur da bir çocuk kapıya çıkarılmazsa, korkunç dev tüm çocukları alırmış.

Dev, Eyüp Baba’nın çatısını tıklatınca karısı bayılmış, baba feryada başlamış, çocuklarsa hüngür hüngür ağlayamaya başlamış. Eyüp Baba ve karısı sabaha kadar uyumamış, bu seçim onlara işkence gelmiş. Üzerine hem konulup hem ağlamışlar. Daha sonra baba aynı boyda 5 taş toplayıp çocuklarının ismini yazıp bir çuvala koymuş ve karısına uzatmış. Karısı “Yapamam. Seçen kişi ben ola­mam. Bunu kaldıramam.” deyince Eyüp Baba da yapamayacağını söylemiş. Derken güneş doğmaya başlamış ve baba gözlerini sıkıca kapatarak bir taş çekmiş.

Kayis’in adını görünce yıkılmış baba, oğlunu kucağına almış, sarıldıktan sonra da onu kapıya bırakmış. Oğlu ilk başta buna inanamamış, babasına körü körüne güveniyormuş çünkü. Ama durumu anlayınca kapıyı yumruklamaya başlamış. İçeridense “Beni affet, affet beni” sesleri duyuluyormuş. Korkunç dev Kayis’i de alıp, yola koyulmuş.

Oğlunu kaybeden baba ve anne yas tutmuşlar. Komşular ellerinden geldiğince destek olmaya çalışmışlar. Aradan birkaç sene geçmiş. Kuraklık artmaya devam etmiş, köy daha da yoksullaşmış. Eyüp Baba çalışmayı, dua etmeyi düzgün yemek yemeyi bırakmış çektiği acı yüzünden. Karısı ve çocukları ne derse desin, Eyüp Baba tepki vermiyormuş.

Eyüp Baba, pişmanlığı yüzünden diğer köylülerin onun hakkında konuştuklarını düşünmeye başlamış. Oğlunu kendi elleri ile verdiği için iyi bir baba olmadığı, korkak olduğunu söylediklerini düşünüyormuş. Düşündüklerini karısına anlatmış, karısı öyle bir şey olmadığını, bunların kendi sesi olduğunu söylese de Eyüp Baba ikna olmuyormuş.

Cesaretli Baba

Eyüp Baba bir gün, herkes uyurken biraz yiyecekle yollara düşmüş, gidip devi öldürmek için. Günlerce oğlunu bulmak için yürüyen babanın, bir noktada yemeği bitmiş, bulduklarını yemiş; ayakkabıları yırtılmış, bir iple onları bağlamış. Hiçbir şey yemediği günler olmuş, ayakkabıları tamir edilemeyecek şekilde kopmuş, güneşten yanmış, hiç durmamış, çok az dinlenmiş. Çölleri, vadileri aşan baba sonunda korkunç devin kalesinin bulunduğu sivri kayalıklı dağa ulaşınca yine durmamış ve tırmanmaya başlamış. Giysileri yırtılmış, ayakları kanamış ve devin kalesinin kapısına ulaşmış.

Kapıya bir taş fırlatmış, sinirlenen dev kapıya çıkmış. Baba kendini tanıtmış ve deve “Buraya seni öldürmeye geldim.” demiş. Dev adamı tuttuğu gibi havaya kaldırmış ve bir an duraksamış. Ya gördüğüne üzülmüş ya da cesaretine şaşırmış. Dev sormuş: Nereden geliyorum demiştin? Eyüp Baba cevap vermiş: Meydan Sabz

Epey uzaklardan geldiğini anlayan dev, beni öldüreceksin anladım ama bir soru sormak istiyorum demiş. Dev,  „Sana ne kötülük yaptım da ölüm fermanımı çıkardın?“ deyince, baba  “En küçük oğlumu elimden aldın, o benim dünyada en sevdiğim varlıktı.” diye cevap vermiş. Dev de, „Bir sürü babadan, bir sürü oğul aldım.“ demiş. Eyüp Baba ise “O zaman onların da öcünü almış olacağım.” deyince dev, „Beni izle.“ demiş ve yürümeye başlamış. Eyüp Baba peşinden gitmiş, dev uzun koridorlar sonrası bir perdeyi aralamış.

Eyüp Baba ise gördükleri karşısında şok olmuş. Binlerce çocuk, çok güzel bir yerde oyunlar oynuyor, eğleniyorlarmış. O çocukların arasında oğlunu da gören baba, ona seslenmeye çalışmış. Oğlu büyümüş, iyi giyiniyormuş. Dev açıklamaya başlamış: „Ben çok gaddar bir sınav yapıyorum. „Sevgi sınavı“. Aldığım çocuklar burada yeni diller öğreniyor, eğitim görüyor ve sizi hatırlamıyor. Seçim yapmasaydın, bütün çocukların yok olacaktı çünkü zaten zayıf babaların çocukları yok olur.“ demiş.

Sihirli Sıvı

Eyüp Baba, Kayis’i alıp götürmek istemiş. Dev bir kum saati çıkarmış ve „Bu süre bittiğinde kararını vermiş ol“ demiş. Eyüp Baba oğlunu götürmekte kararlıymış ancak ona verebileceği sadece kendi gibi bir hayat olduğu için kum saatini duvara fırlatmış. Eyüp Baba’yı çok zor bir seçime daha iten dev gelmiş, elinde sıvı dolu bir şişeyi babaya vermiş ve baba tekrar yola koyulmuş.

Köye vardığında karısı, onun oğlunu beklediği yerde kocasını bekliyormuş. Yemeğini yemiş, duşunu almış ve uzanmış Tüm köy halkı etrafına doluşmuş. Nereye gittiğini, neler gördüğünü, başına neler geldiğini merak ediyorlarmış.

Ancak Eyüp Baba o sıvı dolu şişe sayesinde ne yolculuğu ne de Kayis’i hatırlıyormuş. Devin, oğlunu seven ve uğruna ölmeyi göze alan babasına son ödülü de bu olmuş…