Sabretmek Yerine Görmezden Gelmeyi Öğrenmek – “Gün gelir, insanların yaptıklarına sabretmeyi değil, görmezden gelmeyi öğrenirsin.” şeklinde bir söz okudum sosyal medyada. Bu cümlenin içimi yaktığını itiraf etmem gerekiyor. Hoş, bu satırları da sizlere Nilüfer’in Son Arzum parçası eşliğinde yazıyorum. O halde iki lafın belini kırmamız gerekiyor, değil mi?
Kaç yaşında olursanız olun ve ne kadar çok yaşanmışlığınız olursa olsun, hayat her zaman daha fazlasını önünüze sunacak. Fakat burada bir dipnot düşmem gerekiyor; hayattan çok, insanlar sizlere daha fazlasını gösterecek. Evet, insanlar! Çünkü çevrenizdeki her bir insan, aslında birer hayal kırıklığından ibaret. Her biri, günün birinde sizi hayal kırıklığına uğratacak. Ne kadar az insan, o kadar az hayal kırıklığı ve o kadar az beklenti, o kadar az üzüntü demek doğru olacaktır.
Görmezden Geldiğini Anladığın An
Hayatınızda hiç şöyle bir an yaşadınız mı? Sevdiğiniz insanların kalbini kırmamak için hatalarını görmezden geldiğinizi fark ettiğiniz bir an. Bu anı, sürekli yaşadığımı fark ettim. Artık sabretmediğimi, görmezden geldiğimi ve sırf bunu o “mutluluk” ve “huzur” kelimeleri bozulmasın diye yaptığımı anladım. Ayrıntılar içerisinde boğulmak yerine, o ayrıntıları arka planda bırakmaya başladığımı fark ettim. Yani, düşünmemeyi ve görmemeyi öğrendim. Peki bu bana ne kattı? Size ne katar?
Sürekli olarak bir şeylere sabretmek, zaman içerisinde kin duymanıza sebep oluyor. Görmezden gelmekse, o insanı o şekilde kabul etmenizi sağlıyor. Kin yok, nefret yok, beklenti yok. Sadece sevgi var. Ali öyle biri, Ayşe moru seviyor, Mehmet ev yemeği yemeyi sevmiyor ya da Fatma dağınık biri ve evi toplamıyor. Değiştirir mi moru sevmesi sevginizi? Ev yemeği yemiyor oluşu sevginizi azaltır mı? Fatma dağınık biriyse güveniniz kaybolur mu? İşte bunları anladığınızda, görmezden geliyorsunuz. Çünkü sevginiz ağır basıyor…
Sabretmek Yerine Vazgeçtiğiniz An
Hayatınızdaki her insanı bir proje gibi görmekten vazgeçtiğinizde, sabretmekten de vazgeçiyorsunuz. Vazgeçmezseniz eğer yorulan taraf siz oluyorsunuz. Sahiden bu kadar yorgunluğa değer mi? Üç günlük dünya için kendinizi bu kadar yormaya, gerçekten değer mi? Değmez… Çünkü ne huylu huyundan vazgeçer ne de insanlar yapmak istediklerini yapmaktan.
Kabullenin, rahatlayın, içsel olarak kendinizi özgürleştirin ve sadece mutluluğa verin kendinizi. Ayrıntılar üzer, beklentiler üzer. Bunların hepsi sizi yaralar. Sevin, sevilin ve sevginizin ağır gelmesine izin verin. Ancak ve ancak bu şekilde omzunuzdaki tüm yorgunlukları atabilirsiniz kenara…