“Beynin sahip olduğu neredeyse sınırsız öğrenme kapasitesi sayesinde her insan potansiyel bir dâhidir. Öğrenmeyi öğrenerek bu dehayı ortaya çıkarabilirsiniz.” – Michael J. Gelb
Yaşamımızda aldığımız tüm kararlar, içerisinde bulunduğumuz tüm hal ve hareketler zihnimizin bir parçasıdır. Tüm kararlarımız ve tutumlarımız, buzdağının görünmeyen kısmından gelir; yani bilinçaltımızdan. Kararlar alırken ve hayatımızı şekillendirirken, kendimizi öğrenmeye odaklamamız gerekir. Çünkü doğruyu bile yanlıştan ayırt edebilmenin yolu, doğru ve yanlış kavramlarını öğrenmekten geçer. Peki 2 adımda zihnimizi öğrenmeye nasıl odaklayabiliriz?
1. Adım: Tecrübesiz Bakış Açısı Kazan
Hayatınızın herhangi bir alanında tecrübesiz olduğunuz herhangi bir konuda, tecrübeli olan birine göre daha yetenekli ve daha başarılı olduğunuzu hiç fark etmediniz mi? Bu durum tamamen psikoloji ile ilgilidir. İnsan, tecrübesiz olduğu bir konuda kendisini sürekli olarak analiz etmek ister. Kendisine yeni stratejiler yaratmak için zihnini öğrenmeye açık tutar. Örneğin, yeni bir dans kursuna başladığınızda, daha önce hiç denemediğiniz bir hareketi, kurs içerisindeki diğer dansçılara göre daha iyi yapabilirsiniz. Çünkü zihniniz, size gösterilen hareket sırasında her şeyi analiz etti ve sizin için en iyisini hayal etti.
Herhangi bir alanda tecrübe sahibi olmak, insanın kendisini o alanda güvenli hissetmesini sağlar. Kendini sorgulamak yerine karşı tarafı sorgulamaya odaklanır. Tekniklerini, stratejilerini sorgulamak istemez. Çünkü kendisine güveniyordur. Belki de 100 bin defa karşısına gelen sorumluluğu yerine getirmiştir. Dolayısı ile sorgulamaya da gerek yoktur diye düşünmektedir. Zihne bu algıyı ulaştırmak, öğrenmeye ve bilgiye beyni kapatmak demektir. Bu nedenle yaşamımızın her anında bilgi sahibi olsak bile tecrübesiz olduğumuzu kendimize hatırlatmalıyız. Bir gün öncesinde deneyim elde etmeniz, bir gün sonra sizi uzman yapmayacaktır. Her zaman öğrenmeye aç olduğunuzu kendinize hatırlatmalısınız.
2. Adım: İçsel Konuşmalar ve Kendini Telkin Etme
Zihnin en yorucu kısmı, kendinizi nasıl tanımlamak isterseniz, sizi o şekle sokmasıdır. “İyiliği, hastalığı, sefaleti, mutluluğu, zenginliği, fakirliği yapan zihindir.” der Edmund Spencer.
Bir kaşığa sürekli olarak yamuk olduğunu söylerseniz, kaşık yamuk olsa bile bir süre sonra onu öyle görmeye başlarsınız. Bu, zihnimizin bize sunduğu bir oyundur. Bu nedenle düşünce sistemimiz hakkında dikkatli olmamız gerekir. Kendimizi çaresizliğe, mutsuzluğa odaklamamamız önemlidir. Mutsuzluk ve çaresizlik hissi, öğrenmenin önündeki en büyük engellerden biridir. Bu engelleri ortadan kaldırmanın yolu da içsel konuşmalar yapmaktan geçer.
Konu her ne olursa olsun kendinize karşı içsel konuşmalar yapmanız, yaşamınızdaki pek çok noktayı etkiler. Bir topluluk önünde konuşma yapmadan önce bile ayna karşısına geçip, kendi kendinize konuşmanız, kişisel gelişiminize katkıda bulunur. Her ne kadar bu durum ilk başta mantıksız gibi görünse de zaman içerisinde zihninizi yönetebilecek hale gelmenizi sağlar. Zihninize sürekli olarak yapmak istediğiniz şeyleri telkin eder ve içsel konuşmanızı da başarı, hırs, inanç ve azimden yana gerçekleştirirseniz, yaşam boyu öğrenme odaklı olarak zihninizi açık tutabilirsiniz.
“Limiti koyan zihindir. Zihin bir şeyi yapabileceğini kestirebildiği kadar başarılı olur. Yüzde 100 inandığın sürece her şeyi yapabilirisin.” – Arnold Schwarzenegger