Herhangi bir iş başvurusu yaparken kendiniz için belirlediğiniz özelliklerin karakterinizi yansıttığını mı düşünüyorsunuz? O halde, yanılıyorsunuz. Çünkü özgeçmişinizde belirttiğiniz kelimeler, olmak istediğiniz ve olduğunuz karakter arasında gelip giden ifadelerdir. İnsanların bir de arkasından konuşulan şeyler vardır ve çevrenizdeki kişiler arkanızdan sizin için ne diyorsa, karakterinizdir. Kendinize bile ifade edemediğiniz ya da gurur duyacağınız özelliklerinizdir.
Özgeçmişte Yazmaz ama Niteler
New York Times gazetesinde köşe yazarı olan David Brooks, aile, okul ve işte insanların çeşitli sıfatlar, nitelikler ve yetkinlikler edinebileceğini ve bu edinmiş olduklarını özgeçmişlerinde belirttiklerini söyler. Fakat en büyük erdemlerin ve en kötü özelliklerin özgeçmişte yazan nitelikler olmadığını da söyler ve ekler, “Özgeçmişlerde yazmaz ama insanı asıl niteleyen şey, arkasından konuşulanlardır.”
Peki sizin arkanızdan insanlar ne diyor? Bunu hiç düşündünüz mü? Alçakgönüllü, dürüst, kötü gün dostu, cömert ve benzeri gibi özellikler insanların özgeçmişinde yazmaz fakat arkanızdan bu erdemlere sahip olduğunuz konuşuluyor ise bu erdemler sizi tanımlar.
Günümüz dünyasında ve ilişkilerde, bu erdemlere sahip olmanın “aptallık” göstergesi olduğu düşünülmektedir. Kapitalist sistem içerisinde yetişen bizler, birine karşı merhamet ettiğimizde ya da ona iyi davrandığımızda başımıza kötü bir şeyin geleceğini düşünen kişiler olduk, farkında mısınız? Üstelik bunu çok küçük yaşlardan itibaren öğreniyoruz ve farkında değiliz. Küçük yaştan itibaren kendimizi parlak bir insan gibi göstermek istiyoruz. Derslerinde başarılı olmak, gelecekte iyi bir mesleğe sahip olmak ya da tüm bunlar haricinde arkadaş ilişkilerimiz, iş ortamımız içerisinde “aranan insan” olmak… Hangi okulu bitirdiğimiz, hangi işi yaptığımız ya da hangi insanlarla görüştüğümüzün bizleri “biz” yaptığını düşünüyoruz fakat yanılıyoruz.
Yaşadığımız Hayat Bizi Niteler
Hangi okulu bitirdiğimiz, hangi işi yaptığımız ya da hangi insanlarla arkadaşlık veya aşk bağı kurduğumuz bizi biz yapmaz. Tıpkı ne kadar çok paramızın olduğu ya da sosyal medya üzerinden ne kadar çok beğenilen bir insan olduğumuzun bizi zengin ya da iyi bir insan yapmadığı gibi…
İnsanı insan, bizi biz yapan, daha da doğrusu karakterimizin gelişmesinde rol oynayan şey, yaşadığımız hayattır. Yaşadığımız hayat içerisinde hangi rollere sahip olduğumuz, karakterimizin özetidir. Sorunlar ile mücadele etme şeklimiz, insanlarla iletişim kurarken hissettiklerimiz ya da bir karara varma süremiz bizi niteler. İyi veya kötü fark etmeksizin sahip olduğumuz her şey, bizi özetler.
Yaşadığımız hayat bir tek bizleri değil çevremizdeki kişileri de etkiler. Çünkü yaşadığımız hayat ile biliniriz. Kimi insanlar hayat çerçeveleri içerisinde kendilerini geliştirme çabasında bulunurken kimileri olgunlaşmanın korkusu ile bu dünyadan ayrılırlar. Belki hep çocuk kalırlar belki de sadece parası ile övündüğü sanılan bir yardımsever olarak.
Önemli olan kendimizi mükemmel olarak görmemektir. Çünkü hiçbirimiz mükemmel değiliz. Herkes gibi eksik olduğumuz noktalar, zafiyet duyduğumuz alanlar ve yaptığımız hatalar mevcuttur. Hayatımızı ne şekilde yaşıyorsak yaşayalım kimi insana göre iyi kararlar veren kimi insana göre de hayatının en büyük yanlışını yapan kişi olarak görülürüz. Örneğin ben, tüp mide ameliyatı sonrasında verdiğim mücadelede ne kadar çok övgü toplasam da zayıflama konusunda cerrahi müdahaleye başvurmam ile “iradesiz” olarak nitelendirildim. Fakat iradesiz biri miydim? Bana göre asla.