Dünya devi bir petrol şirketi yedi yıldızlı muhteşem bir otelde bir davet veriyor. Onur konuğu olarak da otelin bulunduğu yerdeki devlet başkanı açılış konuşması yapacağı için, başarılı iş adamlarını büyük bir heyecan kaplıyor. Başkanın yanı sıra petrol şirketinin yönetim kurulu başkanı ile de ilk defa karşılaşacaklardı. Daha önce kimse onun yüzünü görmemişti.
Yönetim kurulu başkanı ile tanışmak hepsi için büyük bir fırsat olacaktı. Yemek yendi, başkanların oturduğu masaya yakın kişiler, kartvizitlerini vererek kendilerini tanıtıyorlardı. İlk defa ülkeye gelenler, daha önce geldiklerini ve beğendiklerini; sorsanız haritada yerini gösteremeyecek kişilerse hep merak ettiklerini dile getiriyordu. Başkansa, gülücükler saçarak kartvizitini dağıtıyordu, diğer kartvizitler karşılığında ve ekliyordu, “Numara direkt benim numaram, sizinle özel olarak konuşalım.”
Derken bir anda, pantolonu çamur içinde ve soğuktan kızarmış burnunu silen bir adam kürsüye çıktı ve mikrofonu eline aldı.
“Nezle oldum, özür dilerim. Yemeğinizi böldüm, kusura bakmayın. Davetli değilim. Buradan geçerken, toplantıyı gördüm ve içeri girdim. Fazla zamanınızı almak istemiyorum, toplantı sonrası en büyüğünüz bana gelsin, onunla dünyanın en büyük petrol anlaşmasını yapacağım. Davetli olmadığım için otoparkın bekçi kulübesinde bekleyeceğim. Fazla bekletmezseniz sevinirim, çünkü hava soğuk ve kulübedeki kalorifer arızalı.” dedi.
Bu adam diğerleri gibi karizmatik ya da şık giyinmiş değildi. Dinleyen iş adamları ise kürsüden inerken alaycı bir tavır sergiledi. Hatta otelin güvenliğinin, bu gibi insanları hem de devlet başkanı buradayken nasıl içeri aldıklarına anlam veremiyordu.
Petrol Şirketinin Yemeği Bitti
Herkes petrol firmasının onlar için kiraladığı araçlarına yöneldi ve otopark kulübesinde duran, konuşma yapan adama beş on kuruş bahşiş bıraktı. Ertesi gün tüm iş adamları, devlet başkanını aramak için heyecanla ne söyleyeceklerini planlıyordu. Hepsi nasıl hitap etmeleri gerektiğini bulduktan sonra aramaya başladılar.
Başkana ait özel numarayı arayan herkes başka biri ile karşılaştı. Açan kişi alakasız şeyler söylüyor, ben otopark görevlisiyim diyordu. Kendini tanıtan adam, başkanın dün orada olduğunu, onu erkenden başka bir yere yolladığını gece geç saatte geldiğinde de başkanın hala orada olduğunu anlatıyordu. Duyduklarına sinirlenenler bağırıyor, başkanla birlikte olduklarını haykırıyorlardı telefondaki adama karşı. Adamsa, bağırmamalarını, işini iyi yaptığını ve dikkatli olduğunu paylaşıyordu. Gece geç saatlere kadar burada olduğunun da altını çiziyordu.
Ertesi gün tüm iş adamlarına bir zarf gitti. Zarf içerisinde,
“”Nezle oldum, özür dilerim. Yemeğinizi böldüm, kusura bakmayın. Davetli değilim. Buradan geçerken, toplantıyı gördüm ve içeri girdim. Fazla zamanınızı almak istemiyorum, toplantı sonrası en büyüğünüz bana gelsin, onunla dünyanın en büyük petrol anlaşmasını yapacağım. Davetli olmadığım için otoparkın bekçi kulübesinde bekleyeceğim. Fazla bekletmezseniz sevinirim, çünkü hava soğuk ve kulübedeki kalorifer arızalı.”
Bu konuşmanın neresinde gayriciddi bir yaklaşım var. Ekteki zarfta vizyonunuza uygun olarak avucuma sıkıştırdığınız bahşişin iki katını tarafınıza iade ediyorum. Eğer faturamı kesip gönderebilirseniz, bu çalışmak için başlangıç olabilir ve referanslarınız arasında bizi de gösterebilirsiniz. Ne de olsa hacminizin iki katı iş yapmış sayılırız.
Dikkatli yaşa.
Devlet başkanı.”
Dikkatli Olan Hep Kazanır!
Meğer, başkan her zaman bu özel yöntem ile çalışma arkadaşlarını seçermiş. Bu sayede dikkatli, önyargısız ve zincirsiz kişiler ile çalışma fırsatı bulurmuş. Hem de kalıcı dostlukların ilk adımını atıyormuş. Yemekte başkan olarak kürsüye çıkan kişi aslında iyi eğitimli otopark görevlisiymiş. Yönetim kurulu başkanı ise herhangi biri. Kimsenin yüzünü görmemiş olması sayesinde ise otopark görevlisinin yerine geçen yönetim kurulu başkanı, iş ortaklarına bir yazı göndermiş.
“Artık her şeyi biliyorsunuz. Gece araçlarınızın anahtarını veren adam benim. Bana ait olan fiziksel bir özelliğimi yazarak, tarafıma gönderecek kişiler ile çalışmaya devam edeceğimi bildirmekten onur duyarım.”
Kimse yönetim kurulu başkanının fiziksel bir özelliğini hatırlamamış. Aslında şirketin sloganını “Dikkatli Olan Hep Kazanır!” tüm iş adamları biliyormuş.
Alınan büyük ders ile aslında tüm iş adamları petrol devi firma ile çalışmaya hak kazandı. Çünkü, böyle bir olay yaşayan her iş adamı artık dikkatsiz olamazdı.
İnsanları bir statü altında değerlendirmek yerine keşke bu hikaye hepimize ders olsa. Keşke daha dikkatli olabilsek de önyargılarımızdan kurtulabilsek. Keşke bir şeyleri anlayabilmek için büyük dersler almak zorunda olmasak. Keşke toplum için keşke demeyi bırakabilsek!