İnsanın, Halo Etkisi altında olması diye bir gerçek var ve ben bu durumun üzerine düşünürken aklımı kaçırıyorum. Daha önce görmediğin biri hakkında konuşulanlara kulak misafiri oldun ve bravo, halo etkisi altına girdin bile.
İnsanlar zaten önyargıyı sanki dürüstlük, iyilik, sevgi gibi olması gereken bir kavram olarak çantalarında taşıyorlar. Bir de bilişsel bir önyargı sistemimizin olması gerçekten kafa karıştırıcı. Zaten insanları dış görünüşlerinden, konuşmalarına, giydiği ayakkabıdan, sürdüğü ruja kadar yargılıyoruz.
Halo etkisi bu durumun biraz daha olumlu versiyonu desek yanlış olmaz. Halo etkisi, bir nesneyi ya da insanı iyi olan bir özelliği üzerinden, onda bulunmuyor da olsa diğer güzel özellikleri atfetmek eylemidir.
Gayet şık bir takım giymiş adamın ya da güzel bir elbiseyle asil duran bir kadının görüntüsüne aldanıp; işinde başarılı, kaliteli, bilgili, çekici ve zeki olduğunu düşünüyoruz. Aslında sadece dış görünüşüne önem verdiği için belki de sahip olmadığı özellikleri ona yakıştırıyoruz. Gerçekten de dış görünüşün önemi oldukça büyük.
Halo Etkisi
Aslında bu süreçte yeteri kadar gözlemlemeden bir yanılgıya düşüyoruz. Göze hitap eden kişilere akıllı, sağlıklı gibi özellikleri yakıştırmamız zihnimiz tarafından otomatik olarak gerçekleşiyor. Hareket sensörü olan lambalar gibiyiz.
İyiyse çok iyidir düşüncesi sizi bilmiyorum ama bana oldukça korkutucu geliyor. Aslında çocukluğumuzdan beri bu etkiyi yaşıyor ya da başkalarına yaşatıyoruz. Böyle söylememin nedeni, öğretmenlerin sürekli halo etkisi yaşamaları.
Sınıfta, bir öğrencinin en ön sırada, uslu bir biçimde oturuyor olması, öğretmeninin ona çalışkan, başarılı gibi sıfatları atfetmesine neden oluyor. Ama uslu bir kişi başarılı ya da çalışkan olmak zorunda değildir. Hatta birbirinden bağımsız şeylerdir. Tek ortak noktaları öğretmenin gözünde pozitif bir şeyin, diğer pozitif şeylere yakınlık yaratmasıdır.
Bizim de bu durumu yaşamış olma ihtimalimiz çok yüksek. Ayrıca öğretmenler not verirken de bu halo etkisine maruz kalıyorlar.
Ünlü bir psikolog ve pek çok ödüle layık görülen Daniel Kahneman, “Thinking, Fast and Slow (Hızlı ve Yavaş Düşünme) kitabında halo etkisinden de bahsediyor.
Kendi hayatı üzerinden de bu etkiye örnek veren Kahneman, öğretmenlik yıllarında öğrencilerin notlarını halo etkisi altında verdiğini fark ediyor. Sınavda öğrencilere ikişer adet makale yazdıran Kahneman, A kişisinin makalesinin ilkini okuduktan sonra diğer makalesini ona göre puanladığının farkına varıyor.
Bu nedenle A’nın ilk makalesinin güzel olması ikincisinden de güzel bir puan almasını sağlıyor. Aynı şekilde B kişisinin ilk makalesi düşük puan alıyorsa, diğer makale de daha güzel olsa dahi düşük puanlanıyor.
Bunun farkına varmak, oldukça yüksek bir düzey farkındalık içeriyor bence. Olay anında çoğu şeyi algılayamıyoruz. Ama bu durumu çözebilmek için ilk makalelerin tamamına not verdikten sonra, ikinci makaleleri karıştırarak ikinci makaleleri puanlamaya karar vermiş ve halo etkisinden kurtulmuş. Öğrencilerine daha objektif notlar verebilen öğretmen, farkına varmasaydı ciddi sonuçlar doğurabilirdi.
Çünkü birini anlatırken ilk olarak güzel özelliklerinden başlarsanız, odak nokta ilk özellik olarak meydana geliyor. Mesela Ayşe için; zeki, yetenekli, iyi, kibirli diyelim. Ahmet içinse kibirli, yetenekli, iyi ve zeki olarak nitelendirdiğimiz zaman zeki birinin kibirli olmasını normal karşılarız. Ama Ahmet’in kibirli olmasının yanında iyi biri olması ya da zekası geri planda kalır.
Böyle bir algımız olduğu için birçok marka, reklamlarında ve sloganlarında halo etkisini kullanırlar. Hayranlık duyduğunuz markaları diğer markalarla karşılaştırdığınız zaman bu etkiden kurtulabilirsiniz.