Bir şeyden çok eminim. O da zorunda olmadığımız sürece bir çok şeyi öğrenmek istemediğimizdir. İnsanlığın evrim süreci daima bir zorundalık ile gerçekleşti. Hiçbirimiz anne karnında bir şeyleri öğrenmiyoruz.
Doğuyoruz ve büyüme evresinde öğrenebildiğimiz her şeyi öğreniyoruz. Peki nasıl? İlk olarak derdimizi anlatabilmek için konuşmayı öğreniyoruz. Çünkü konuşamadığımız takdirde ne istediğimizi başkalarına aktaramıyoruz. Ya da yazı yazmayı öğreniyoruz ki, konuşamadığımız noktalarda yazı yazarak derdimizi anlatabilelim. Okumayı da öğreniyoruz ki ne yazdığımızı bilelim ya da bilmediğimiz bir sokakta hangi yöne gideceğimizi görelim.
Sonra oyunlar oynamayı, arkadaşlık kurmayı, sevgili ilişkilerini, hayvan sevgisini, çevre bilincini öğreniyoruz, yavaş yavaş. Sonra yanlışlar yapıyoruz, telafi etmeyi öğreniyoruz. Hayatımızın her noktasında bir şeyler öğreniyoruz. Çoğu sürekli yapmak zorunda olduğumuz için öğrendiklerimiz ile bilgi birikimine dönüyor.
Mesela daha önce hiç yemek yapmamış biri, yemek yapmayı neden öğreniyor? Ailesinden ayrı kalan, yeterli parası olmayan, denemek isteyen ya da acıkan kişi mutfağa giriyor ve öğrenmeye başlıyor. İlk yaptığında olmuyor belki ama tekrar tekrar deneyimleyerek, bilgi birikimine ekliyor.
Mesela zaman kavramını öğreniyor insan, daima bir yerlere yetişmek zorunda kaldığı için. Sevmeyi öğreniyor insan, yalnızlıktan kaçmak zorunda hissettiği için. Yeri geliyor, öğrenmeyi de öğreniyor insan, sırf bilmedikleri canını yaktığı için.
Madem zorunda kaldığımız zaman bir şeyleri yapıyor ve sınırlarımızı zorluyoruz, o zaman kendimizi zorlayarak bunu başarmamız mümkün hale gelir.
İmkansızı İmkana Çevirebilirsin!
Satranç oynayanlar bilir, 16 taştan bir tanesi oldukça değerlidir. Herkes şahın en güçlü taş olduğunu düşünür ancak en değerli ve en güçlü taşı vezirdir. Ama zorunda kaldığınızda sırf şahı kurtarabilmek için vezir feda edilir. Bazı noktalarda öyle bir oyun oynar ki hayat size köşeye sıkışırsınız. Hayatınız karşılığın sizin için en önemli olan taş sizden alınır. Göz yummak zorunda kalır, yaşam mücadelenize devam edersiniz.
Hayatın bize karşı yönettiği strateji de satranç gibi değil midir? Hayatımız biz olmadan biter ama hep etrafımızdaki şeylerle yön bulur. Adeta değersizmişiz gibi. Bizim yenilmemiz gerekir ve yeri geldiğinde en sevdiklerimizden vazgeçeriz.
Eğer gerçekten öğrenmek istediğiniz ancak bir türlü başaramadığınız şey varsa imkanlarınızı azaltın. Sabah erken uyanmak için birden fazla alarm kurmayın mesela. Tek alarm olduğunu bilin ki uyanın. Olması gerektiğinden fazla sosyal medyada zaman geçiriyorsunuz ve aslında ders çalışmanız mı gerekiyor. Faturayı ödemeyin ya da fişini çekin. Yetmiyorsa, şalteri kapatın ki, ders çalışabilmek için sadece mum ışığına ihtiyacınız olsun. Dilinizi geliştirmek mi istiyorsunuz? Yurtdışına çıkın, çıkın ki zorda kalın. Ya da ek ders alın, geçmeden okulunuzun bitmeyeceğine emin olduğunuz.
İşte o zaman öğrenmek istediğiniz her şeyi öğrenebilirsiniz. Üşürsünüz; elinize hiç iğne iplik bile almamışken atkı örmeyi öğrenirsiniz, soğukta kalırsınız ısınmak için asla denemediğiniz şeylerle ateş yakarsınız. İnsanı çözüme götüren daime çözümsüzlük olmuştur. Bu nedenle asla sorunlarınızdan kaçmayın, onlara odaklanın ve elinizdeki imkansızlıktan yeni imkanlar yaratın!