İnsanlar gelir, gider ancak bazıları dost olur ve onlarla dost olmak paha biçilemezdir, siz zaten bunu biliyorsunuz. Ben yine de söylemek istedim çünkü “iyi gelmek” her zaman yanınızda olmasını, onu görmeyi hatta konuşmayı bile gerektirmez. Birinin varlığını fiziksel olarak hissetmek harika bir durum olsa da onu ruhen de hissedebiliyor olmanız gerekiyor.
Benim hayatımda bu şekilde tanımayabileceğim iki kişi var ve bence bu konuda oldukça şanslıyım. En sevdiğiniz meyveyi ya da yemeği düşünün ve onu hayal edin. Size yerken hissettiğiniz o tatmin edici mutluluğu hayal etmek yeterli gelmeyecektir. O meyveyi ya da yemeği yemek ile hayal etmek aynı kapıya çıkmıyor maalesef. Şimdi de sizi her anlamda mutlu eden bir insanı düşünün. Bu sevgiliniz olamaz çünkü mutlaka sizi üzdüğü noktalar da vardır. Bir yerden sonra o mutluluk yerini mutsuz hissettiren anılara bırakmaya çalışacaktır.
Yeni ve henüz sorunların gün yüzüne çıkmadığı bir ilişki de tabii ki bu şekilde hissettirebilir. Yani hem yemek hem insan, fiziksel olarak algılayabildiğimiz bir noktadadır. Bir de bu duygunun bir dost ile daha da tatmin edici oluşuna değinelim.
Benim Enerjisi İle Işık Saçabilen İki Dostum Var
Hayatınızdaki kişi sizi en savunmasız yapan kişidir, sadece ona karşı. Aileniz de aynı şekilde. Aslında tüm olayın temeli onlara diğer insanlara göre daha çok güven duyuyor ve değer veriyor olmamızla ilgili. Verdiğiniz değer ile doğru orantıda alacağınız zarar da artıyor. Zaten bu çocukluk travmaları da hep bu sebepten olmuyor mu?
Neyse konumuza dönüyorum, benim hayatımda var olan bu iki kişiden biri canımın içi annem (aynı zamanda ilk dostum), diğeri ise ışığını her anımda hissedebildiğim tek dostum Neslihan. İkisinin karakter olarak birbirlerine yakın olduğunu düşünüyorsanız, çok doğru. İkisi de bıcır bıcır ama tatlı tatlı konuşan, kalbinde kötülük bulunmayan, sevimli mi sevimli, orta yolu bulmak için elinden gelenin daima fazlasını yapan ve sonsuz, tükenmez bir sevgiye sahip gibiler.
Ne zaman ruh halimi olumsuz yönde etkileyen bir şey ile karşılaşsam, çoğunuz gibi annemi ararım. Bazen ona durumdan bahseder, bazen onun da canı sıkılmasın diye sadece sesini duyarım ki bu durum beni olumlu anlamda yükseltir. Ben, değer verdiğim insanları çok arayan bir insan sayılmam. Bu kendimle alakalı eksik gördüğüm bir yön olmaya başladı. Eskiden normal olarak nitelendirdiğim için de fark etmem geç oldu.
Çok arayıp sormayı sevmeyen insanlardansanız, benim gibi bunu sonlandırmanızın, hayatınızı daha iyi yönde etkileyeceğinin altını çizmek isterim.
Nasıl farkına vardığımı da paylaşayım. İnsanların sorunlarını dinlemeyi sevsem de asla annem ya da Neslihan gibi harika insanlardan olamadım. Onların da sorunları olacağını da aklımın ucundan geçirmedim. Çünkü onlar tek kelime ile mükemmellerdi. Elimden geldiğince yardım ettim ancak kimse beni düşündüğünde, benim Neslihan’ı ya da annemi anımsadığımda hissettiğim gibi mutlu olamaz. Sizin de hayatınızda, anımsadığınız zaman içinizi ısıtan size ötelerden, konuşmasanız dahi ışığını veren insanlar vardır. Unutmayın, o insanların da sizin gibi sorunları olabilir. Onların hayatında, onlar gibi ışık saçabilen insanlar da olmayabilir.
En azından fırsat buldukça onları arayıp, size ışığını veren insanların ışığını paylaşabilirsiniz. Belki de bu bir kelebek etkisi yaratır ve dünya güzellikten bir nebze daha ödülünü alır. Işık saçan insanların ışığı kaybolmaz ama yaşadıkları yüzünden biraz solabilir. Solmaması içinse ihtiyacı olan belki de sadece sesiniz ya da kısa bir mesajınızdır.
Değer verdiğiniz insanlarla sohbet edebileceğiniz bir gün olsun… Işığından faydalandığınız insanların ışığını diğer insanlara dağıttığınız…