Hayatımdaki en temel amaçlardan biri, kalıcılık yaratmak oldu. Bunun için de yazı yazmaya ve fikirlerimi insanlarla paylaşmaya başladım. Bir insanın hayatında kalıcı olabilmek istiyorsanız o kişiden intikam almanız ya da hiç unutamayacağı bir acı yaşatmanız gerekmiyor. İyi ya da kötü bir şekilde o insanın hayatında kalıcı olmak için yapmanız gereken tek şey, dil izi bırakmak. Pek çok kişi buna “dil yarası” da diyebiliyor.
Doğumumuzdan ölümümüze kadar olan zaman dilimi içerisinde, çoğu insan gibi, aynı eylemleri yapıyoruz. Doğuyoruz, büyüyoruz, ürüyoruz ve ölüyoruz. Yaşamımızı bu döngü içerisinde devam ettiriyoruz. “Nasıl olsa bir gün öleceğim ve herkes beni unutacak” düşüncesi ile yaşıyor, herhangi bir kalıcılık elde etmek istemiyoruz. Oysa kalıcı olabilmek, “iz” bırakmaktır ve iz bırakmak için ekstradan efor sarf etmeye gerek yoktur.
Doğum ve Ölüm Arasında
Doğmak, büyümek, üremek ve ölmek ile sınırlandırdığımız hayatımızın akış şemasını değiştirmemiz gerekiyor. Bu eylemler, biz istesek de istemesek de gerçekleşecek olan eylemler. İsteğimiz doğrultusunda gerçekleşenler ise bize yaşam sunan eylemler oluyor. Yani, gerçek bir yaşam yaşamak için eylemde bulunmamız gerekiyor. Dolayısıyla bu akış şemasını “Eğlen, güçlen, üret ve paylaş” şeklinde sınırlandırmalıyız. Peki bu şema neyi anlatıyor?
Aile bireylerinizin arasında olsa bile, daima hatırlanmak istemez misiniz? Şahsi olarak, isterim. Üstelik bir tek aile bireylerim için değil, çevremdeki insanlar ve tanımadığım insanlar tarafından da hatırlanmak isterim. Çünkü bir insanın hatırlanması, hatırı bilinir ve sayılır olması, dünya üzerinde elde edilebilecek en üst düzey saygı ve itibar derecelerinden biridir. Hatırlanıyorsanız, değerlisiniz demektir. Bunun için de yaşamınızdaki akış şemasında eğlenmeli, güçlü olmalı, üretmeli ve ürettiğinizi paylaşmalısınız.
Eğlen, Güçlen, Üret ve Paylaş
Hayat, mutluluk ve mutsuzluk oyunu arasında geçen bir mücadeleden ibarettir. Genellikle mutsuzluk duyacağımız olaylar başımıza gelir ve bizlerde yeniden mutlu olabilmek adına mücadele ederiz. Bu mücadele içerisinde eğlenmeyi unutursak, kendimizi ve hatta yaşamımızı, inanç ve değerlerimizi, kendimize olan saygı, sevgi ve şefkati de unutmuş oluruz. Çünkü eğlenmesini unutan biri, kendini unutan biri demektir Bu kişinin hayatında arzuladığı, hedeflediği ve mutlu olmak istediği herhangi bir şey kalmamıştır.
Bu mücadele içerisinde güçlenmeyi de bilmek gerekir. Çünkü insan eğlenebildiği kadar güçlüdür. “Acılara gülümsemek” ve her yaşanan karşısında güçlü olabilmek için en içten gülüşünüzü kullanmayı öğrenmeniz gerekir. Çünkü mutluluk, tutku, hırs, azim, başarı ve diğer tüm pozitif duygular, acıdan beslenir. Acı olmadığı takdirde gerçek mutluluk hazzını ve başarıyı yaşamak mümkün değildir.
Yaşamınızda bir şeyler üretmeniz, eğlence ve güç seviyenize bağlıdır. Kendisini güçsüz gören biri, eğlenmek (gülümsemek) adına efor sarf etme çabasında olmayacaktır. Çünkü zihninde “Zaten mutsuzum, daha ne kadar mutsuz olabilirim?” düşüncesi yer alacaktır. Bu düşünceyi değiştirmenin en iyi yolu, üretmektir. İnsan, herhangi bir şeye katkı sunabildiği müddetçe kendisini yararlı ve huzurlu hisseder. Üstelik maddi ve manevi olarak üretmek, kalıcı olmanız için gereklidir. Üretmeden kalıcı olamaz, iz bırakamazsınız.
Eğlendiniz, güçlendiniz ve ürettiniz. Karşınızdaki insanın sizi bir ömür unutamaması için ne yapmalısınız? Üstelik bu kişi sizi tanımıyor olsa, ne yapardınız? Yapacağınız tek şey “paylaşmak”! Mutluluğunuzu, acınızı, sevinçlerinizi, yaşadıklarınızı, başarılarınızı ve başarısızlıklarınızı paylaşmak, sizleri kalıcı hale getirir. Çünkü hiç olmadık yerde, hiç olmadık şekilde birinin aklına düşmenin en iyi yolu paylaşmaktan geçer.