“Aldığın karar seni doğru kişiye götürür mü bilemem ama sadece şunu söyleyebilirim sana: Bir insanın doğru insan olup olmadığına karar veremiyorsan, o kişi doğru kişi değildir zaten. Bu yüzden gözlerini seyretmek için değil, bakmak için kullan.”
Bu kelimeler kime ait biliyor musunuz? Kahraman Tazeoğlu’na. Hayatımızın pek çok noktasında kararlar alıyoruz ki bana kalırsa en önemli kararlardan biri de hayatımıza aldığımız insanları kapsıyor. İnsanlarla tanışmaktan hoşlanır mısınız? Yeni insanlar tanımak her zaman için bedenimize ve ruh sağlığımıza iyi gelir. Bizi hiç tanımayan birine geçmişimizi, üzüntülerimizi, mutluluklarımızı ve kendimizi anlatmak her zaman daha kolaydır. Sizi tanıyan birine ne kadar kelime sarf ederseniz edin kelimeler kimi zaman kifayetsiz kalabilir. İşte Tazeoğlu’da tam bu noktaya değiniyor: hayatımıza aldığımız insanlara.
Her İnsan Bir Deneyimdir
Çevremden gördüğüm kadarıyla, hepimiz yaşadıklarımızın yüzde 90’ında pişman oluyoruz. Burada hemen bir altın kural geçelim: hayatınızda ne yaşarsanız yaşayın pişman olmamalısınız. Sorumluluk, sevgi, öfke, sinir, asabiyet, kıskançlık ve nice olumlu ve olumsuz duygu bir gün hafızamızdan silinebilir fakat pişmanlık duygusunun verdiği vicdan azabının altından kalkmak oldukça zordur. Çoğu insanın ruh sağlığı ve psikolojisi, hissettikleri pişmanlık duygusu nedeniyle bozulur. Yapılan araştırmalara göre psikolojik olarak rahatsızlık duyan bireylerin yüzde 68’i, yaşadıkları pişmanlıklar nedeniyle kendini affedemiyor. Fakat bu onların suçu değil. Yaşananlarda onların payı olduğu kadar çevrelerinin de payı var. Yani, hayatınıza aldığınız insanların. Bu nedenle pişman olmak yerine gözlerinizi seyretmek için değil, bakmak için kullanmalısınız.
Hayatınız boyunca yaptığınız tüm tercihler (ki sabah çay mı içsem kahve mi diye düşündüğünüz an bile) sizleri belli bir istikamete doğru götürür. Aldığınız kararlar sizleri doğru yollara, doğru yaşamlara ve doğru fırsatlara götürmeyebilir. Kimi zaman hayatta yenilmek, yenildikçe de boyun eğmek, kabullenmek, hatalardan ders çıkartarak güçlenmek de gerekir. Bir kere yenilmiş olmanız, tüm hayatınız boyunca pişmanlık duygusunun altında ezilmenize değer mi? Asla!
Her insan bu nedenle bir deneyimdir. Hayatınıza kimi aldığınıza dikkat etmeniz gerekir. Hani iş hayatında sürekli olarak verilen öğütlerden biri “kaliteli network ağı oluşturun” cümlesidir ya, sosyal yaşamınızda da bu durum böyledir. Çevrenizdeki her birey, ayna gibidir. Kiminle iyi anlaşıyor ve kimin huylarını beğenmiyorsanız, aynı anlayış ve huylar sizde de vardır. Hayatınıza aldığınız kişiler sizlere çok farklı hayatlar sunar. Bir insanı hayatınıza almak, aynı zamanda onunla ilgili duygu ve düşüncelere, yaşam biçimine, farklı görüşlere ve yaşanmışlıklara da ev sahipliği yapmak demektir. İyi bir ev sahibi olmak istiyorsanız, duygularınız kadar mantığınıza da kulak vermelisiniz. Eğer mantığınız, gittiğiniz o istikamette size yanlış bir şeyler olduğunu söylüyor ise, rotanızı değiştirmelisiniz.
Seyretmek ve Bakmak
Gözlerinizi seyretmek için kullanmak ile bakmak için kullanmak arasında oldukça fark vardır. Seyretmek için kullanıyorsanız, kendinizi de kullandırıyorsunuz demektir. Çünkü bu, sizin sustuğunuzu gösterir. Bir insana kendinizi sevdirmeye çalışmak, o insanın hayatında yer edinmeye çalışmak ya da bir düşüncenizi kabul ettirmeye çalışmak, aynı zamanda boşa zaman harcadığınızı gösterir. Bir şey olmuyorsa, hiçbir zaman olmayacak demektir. Murphy Kanunları…
Seyrettiğinizde yalnızca duygularınız ön plandadır. Duygularınızın mantığınızı engellemesine izin verirseniz eğer, bir süre sonra yaptığınız hataları tekrarlamaya başlarsınız. Eğer bakmak için gözlerinizi kullanırsanız, mantığınız ve duygularınız ortak bir karara varmanızı sağlar. Karar alırken mantığınıza da yön vermek, duygularınız ile mantığınızı ortak bir noktada buluşturmak önemlidir. Çünkü kalbinizin sesine, mantığınızın yön vermesine daima ihtiyacınız vardır…