Hayatınızın monoton bir ilerleyişe sahip olması aklınıza “Her gün aynı pilav yenir mi?” sorusunu getirebilir. Evliliklerin ve ikili ilişkilerin en temel sorunu sürekli olarak aynı evi, aynı yatağı, aynı ortamı, aynı eşyaları ve aynı fikirleri paylaşmaktan çıkar. Hayatınızdaki monotonluk da buradan gelir. Sürekli olarak aynı iş yeri, aynı arkadaşlar, aynı insanlar, aynı sokaklar, aynı lambalar, aynı markalar, aynı kıyafetler… Peki gerçekten her gün aynı pilav yenebilir mi?
Heyecan Azalıyor
Stanford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre beynimiz, sürekli olarak aynı aktiviteleri gerçekleştirmek istediğinde bu aktivitelere karşı olan heyecanını azaltıyor. Aynı şeyleri yemek ya da görmek, zaman içerisinde o şeylere karşı olan heyecanımızın azalmasına neden oluyor. İlişkilerde sürekli olarak “Yeni şeyler deneyin” ya da “Birlikte hiç gitmediğiniz bir yere gidin” tavsiyelerinin doğruluğu da burada kanıtlanmış oluyor. Fakat ince bir ayrıntı mevcut: değişimi beyniniz ne kadar kabul ediyor?
Sürekli olarak her gün pilav yediğinizi düşünelim. Bir alışkanlığın kazanılması yine yapılan araştırmalara ve kanıtlara göre 21 gün sürmektedir. Herhangi bir eylemi 30 gün boyunca yaptığınızda, o alışkanlığı kazanmış oluyorsunuz. Önemli olan ilk üç günü aradan çıkartabilmek. Üç gün sürdürebilirseniz, 30 günü görmeniz çok yüksek! 30 gün boyunca pilav yedikten sonra 31. gün çorba içmeye kalkarsanız ne olur hiç düşündünüz mü? Beyniniz birden alarm verir. Bir yandan beynin ödüllendirme mekanizmasını aktif eden dopamin hormonlarınız patlama yaratırken bir yandan beyninizin güç ve ilişkiler dengesini kontrol eden mekanizmanın ise alarm vermesine neden olmaktadır. Değişim zamanında kendimizi kararsız fakat heyecanlı hissetmemiz de bu yüzdendir. Fakat çorba ne kadar lezzetli olursa olsun, alışkanlık yaratan bir eyleme karşı tepki göstereceğiniz için beyin ilk etapta yeterince zevk aldığınızı hissetmeyebilir ve pilavın yokluğunu arayabilirsiniz.
İkili ilişkilerde de yeni bir ilişkiye başladığınızda bu aşk ya da arkadaşlık fark etmeksizin, eskiyi hatırlamanız ve istemeniz bu yüzdendir. Özlediğinizi ya da o kişiye aşık olduğunuzu mu sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz çünkü, beyniniz sizi yanıltıyor…
Doğal Seleksiyon Açıklıyor
Yediğiniz çorbanın lezzetini hayal edelim. Uzun zaman sonra yeni bir şey denemek sizlere heyecan verecektir. O heyecanı yaşamak, beyindeki dopamin seviyesini arttırmaktadır. Her bir yenilikte bu seviye tavan noktaya ulaşırken o yenilik tekrara girince beyin aldığı zevk konusunda azalma yaşıyor ve buna psikolojik ve fizyolojik açıdan “doğal seleksiyon” deniyor.
Günümüzde doğal seleksiyon sebebiyle insanların her gün yeni yerler keşfetmesini söyleyen, tek tip beslenmeden uzak durması gerektiğini savunan, sosyalleşirken tüm etik kuralları ortadan kaldırarak çok eşlilik kavramını ortaya koyan pek çok kişi bulunmaktadır. Bu kişiler, beynin bir savunma yaratarak alınan hazzı ve heyecanı azalttığını düşünmektedir. Öyle olacak Gleeden sitesindeki 5 milyona yakın üye ile yapılan araştırma da bunu kanıtlar nitelikte! Gleeden, dünyanın en büyük kaçamak (aldatma) sitesi olarak günümüzde yer almaktadır ve yaklaşık olarak 5 milyona yakın aktif kullanıcısı bulunmaktadır. Burada yapılan araştırmaya göre ilişkilerde rutin bir seviyeye dönüşmek %89 oranla aldatmaların en temel sebebi olarak yer almaktadır. Aynı zamanda bu kişiler aldatmaların bir diğer sebebi olarak rutin sebebiyle farklı heyecan arayışına girdiklerini de kabul etmektedir. Yani, beyin ne kadar az dopamin salgılar ise aldatma o kadar yüksek olmaktadır! İlginç değil mi?
Yenir miymiş?
O halde sorumuzun cevabına dönelim… Her gün aynı pilav yenmezmiş! Ne yazık ki insan beyni, sadisttir. Kendi çıkarları doğrultusunda ve gereken ihtiyacını karşıladıktan, hazzını aldıktan sonra aynı ilişkilerden ve aktivitelerden zevk – haz alma oranını düşürmektedir. Bunun temel sebebi ise beynin kendisine bir güvenli alan yaratması ve bu alanın dışına çıkamaması olarak görülüyor. Beyin kendine bu güvenli bölgeyi yarattığı zaman hayatta kalma dürtülerini ön plana çıkararak davranış sergiliyor. Dolayısıyla hareket ederken, kararlar alınırken ve özellikle bir değişim yaşanırken öncelik “hayatta kalma dürtüleri” oluyor. Yani beyniniz diyor ki; “Her gün aynı pilav yenmez ama burası güvenli olduğum bölge. Bu bölgeden çıkarsan, her şey çok tehlikeli olabilir. Güvende kal, alandan çıkma.”
Fakat konfor alanından çıkmak gerekiyor. Gerek sosyal yaşamda gerek iş yaşamında başarılı olmanın sırrı her zaman için konfor alanınızın farkında olup, bu alan sanki hiç yokmuş gibi davranmaktan geçiyor. Size herhangi bir şeyin eskisi kadar zevk vermediğini düşünüyorsanız, rutine binen aktivitelerinizi değiştirmeyi denemelisiniz. Her gün aynı sokaktan yürümek yerine, bir alt ya da üst sokağa geçmelisiniz. İkili ilişkinizin rutine girdiğini düşünüyorsanız, kendinize göre alabileceğiniz duygusal maliyetleri belirleyerek (mümkün olduğunca aldatmaktan kaçınarak) ilişkinize yeni değerler katmalısınız.