İletişim olmadan yaşayamayız, bir de iletişim doğru ilerlemezse. İletişimde iki taraf da birbirini anlamadığı sürece kaos yaratabilir. Her konuşma esnasında kaos tuzaklarına düşmemek için daha dikkatli olmamız gerekir.
Mesela karşınızdakine bir soru sordunuz ve cevabı duymadınız. Duymadığınız için de cevap beklemeye devam edersiniz. Belirli bir süre geçtikten sonra ise “Cevap verecek misin?” gibi bir soru ile karşınızdakine adım atarsınız. Cevabı pür dikkat beklerken, duymama ihtimaliniz olduğunu düşünmezsiniz. Karşınızdaki ise cevap verdiğine emin olduğu için, “Cevap verdim, evet/hayır dedim.” diyecektir.
Bu şekilde bir anlaşmazlığın çözülmeyeceğini bilmek gerekir. Bir taraf söylediğini, bir taraf duymadığını haykırır durur. İki tarafta usulca iletişim tuzağına doğru çekilir. Cevap bekleyen tarafın aklında soru işaretleri çözülmelidir. İki taraftan birinin tuzağı fark etmesi de diyebiliriz. Ancak o esnada bunu fark etmek oldukça zordur. Çok basit bir diyalogun tartışmaya dönmemesi için genellikle sorunun köküne inmek gerekir.
Köke gelince, duymadığını ve söylediğini iddia eden iki kişinin konuşmasında, ilk kurulan cümle bir soruydu. Sorunun cevabı “Cevap verdim, evet/hayır dedim.” olmamalı. Tuzağa tam olarak bu noktada düşülüyor. Çünkü karşısındaki, duymuş olsa zaten böyle bir soru yöneltmez. Cevap veren kişinin bunun altını tekrar tekrar çizmesi kaosun kendisidir. Çünkü bu esnada karşı taraf, duymadığını iddia etmeye devam edecek ve onun kendi içinden söylediğine inanmaya başlayacaktır.
Kaostan Kaç! X:Ben Geldim/ Y:Ama Ben Görmüyorum!
Soru ve cevap diyalogu biraz karmaşık olabilir. Daha net bir örnek vermek gerekirse, buluşmak isteyen iki kişi olsun, X ve Y. Doğru buluşma yerine gelen X, Y’yi arar. Y’de doğru buluşma noktasında gelmiştir ancak X’i göremez. Telefon konuşması şöyle gerçekleşir.
X: Ben geldim.
Y: Ben de geldim ama seni göremiyorum.
X bu durumda “Ben geldim.” demeye devam edebilir mi? Diğer örnekle kıyaslandığında bu “Cevap verdim.” oluyor. Bu noktada “Seni göremiyorum.” cümlesine odaklanmak ve bu durumu çözmeye çalışmak gerekir. X’in “Yanlış yere gitti herhalde.” düşüncesi kaosun son noktası olur. Konuşmanın devamı muhtemelen, bu şekilde devam eder:
X: Etrafında neler görüyorsun?
Y: Etrafımda, şunlar var.
X: Ben o sarı arabanın yanındayım. Seni gördüm.
Y: Evet, ben de seni gördüm. Geliyorum.
Daha sonra gülebilecek bir konu olması muhtemel bu diyalog, kaostan uzak bir şekilde yaşandı. İnsanların iletişim esnasında, kendi doğrularını diretiyor olması, hiçbir şeyi çözemez. O esnada her ne kadar fark edilmiyor olsa da aslında küçük detaylarda büyük şeyler gizlidir.
Yaşadığınız her olayı, daha geniş bir açıdan tekrar gözden geçirmelisiniz. Bu sayede detayların öneminin farkında olabilirsiniz. Bazı insanlara göre önemsiz olan detaylar, aslında daha büyük şeyler anlatır. Hayatı ise iletişim ile kolaylaştırmak mümkündür ancak doğru iletişimin önemi oldukça büyüktür. Bu nedenle ne yaşarsanız yaşayın, sorunun köküne inip düzeltebileceğinizi unutmayın.
Konuşma örneğinde de, “Ben söylediğimi sanıyorum ancak yanılıyor olabilirim, sen de duymamış olabilirsin. Sorun yok. Cevabım bu.” demek kaos tuzağından sıyrılmak için seçilebilecek en mantıklı cümle olabilir. Tuzaklara düşmeden yaşamanız dileğiyle…