Kaybettiklerinizin Kıymetini Kaybetmeden Anlayın!

“İnsanoğlu bir gün; virgülü kaybetti:  Söyledikleri birbirine karıştı. Noktayı kaybetti: Düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları. Ünlem işaretini kaybetti bir günde: Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti. Soru işaretini kaybetti bir başka gün: Soru sormayı unuttu. Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu. İki noktayı kaybetti bir başka gün: Hiçbir açıklama yapamadı. Hayatının sonuna geldiğinde elinde sadece tırnak işareti kalmıştı. “İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca.” – Alex Kanevsky
Ne güzel demiş Kanevsky. Kaybettiklerini görmüş insanların ve değerlerini anlatmış, paylaşmış. Zaten insanoğlu gitmeden anlamıyor ki hiçbir şeyi. Sağlık sorunu olmadan kendine zarar veren şeylerden uzaklaşmayan insan, birini kaybettiğinde fark ediyor.

Kaybetmeyi Beklemeyin!

Özlemek, sevmek, değer vermek her zaman kolay olmuştur. Geçmişte acı verse bile bir yerden sonra tekrar değer verir, özler, sever insan. Değer verip sevdiği insanı özlemekten bile keyif alır. Ailesinden uzak bir yerde okuyan, yaşayan eksikliğini hisseder. Annesini arar, yemek tarifi sorar, sesini duyar mutlu olur. Özlemini bir nebze olsa dindirebilir. Gün gelir kavuşma vakti gelir. Özlem son bulur, üç gün geçer sorunlar başlar, ters düştükleri olaylar yaşanır.

Hepimiz ailemizle pek çok konuda tartışır, bu gibi durumlar yaşarız. Bazen onları sadece bizi anlamıyor oldukları için kırarız, biz de onları anlamıyoruzdur, göremeyiz. Hiç kaybetmeyecek gibi davranıyoruz. Ta ki kaybedene kadar. Bir simülasyonu olsaydı daha kolay anlayabilir miydik? Birebir deneyimleyerek de olsa sanmıyorum. Öyle olsa insanlar tekrar sevemezdi, özleyemezdi. Belki dinlemezdi bile. Zaten benzer durumları yaşayanlarla doluyken etrafımız böyleyiz. Tecrübe de işe yaramayabilir.

Bu sadece anne kavramı üzerinden değil tüm kavramlarda geçerlidir. İşinizi kurarsınız, har vurup harman savurursunuz, kaybedersiniz, pişman olursunuz. Çünkü kaybedeceğinizi aklınızdan bile geçirmezsiniz. Oysa beynimiz olumsuz şeylere daha odaktır. İlk kaybettiğiniz iş olmasa da nasıl göremeyiz, tahlil edemeyiz?

Sevdiğimiz insanla ömrümüzün sonuna kadar gitmek isteriz. Daha önceki tüm kırgınlıklarımızı bir kenara bırakarak, buna cesaret edebiliyorken nasıl koca bir ayrıntıyı atlayabiliyoruz?

Kaybetme Simülasyonu

Sevdiğiniz insanlarla aranıza giren mesafelere karşı kendinize böyle bir simülasyon yapmaya ne derseniz? Herhangi bir tartışma sonrasında aklınıza şu soru gelse, “Artık bu hayatta olmasaydı, ne hissederdim?” fikriniz değişir miydi? Belki bu soruyu kendinize yönelttiğinizde kaybetmenizi engeller ve daha mutlu olabilirsiniz. Aynı şekilde diğer sevdikleriniz üzerinden de düşünebilir ve kararınızı önceden simüle etmiş olabilirsiniz.

Kim bilir belki pişman olacağınız kararları vermemenizi sağlar. Tabii ki siz böyle düşünürken, karşı tarafında bunun bilincinde olmasında fayda var. Bazen ilişkilerin kötü zamanlarında hastaneye kaldırılan kişinin yanına ilk koşacak olan kişi tüm kırgınlıklarına rağmen onun yanına ilk gidendir. Kaybetme korkusu bu şekilde gerçekten hissediliyor işte. Mecaz anlamının yerine gerçek bir anlam yüzümüze tokat gibi vuruyor. Üzerine biraz düşünürseniz, tokat ile hiç karşılaşmadan hayatınıza devam edebilirsiniz.

Sosyal İnsan hakkında 1262 makale
Sosyalinsan.com güncel yaşam, kişisel gelişim, sağlık, hobi, seyahat ve eğitim içerikleri sunar. Editörlerimiz tarafından gündeme ilişkin yazılar hazırlanarak değerli okuyucularımıza sunulmaktadır.