“Kıskançlık, duyguların en korkuncu olduğu kadar, en aldatıcısıdır da.” – Will Oursler
Kıskançlık, oldukça farklı bir duygu. Hem içinizi kemiriyor hem de duygularınızın kontrolden çıkmasına neden oluyor. Zihniniz bir anda bu duygu ile dolup taşıyor ve kendinize hakim olamıyorsunuz. İşte son bir hafta içerisinde öğrendiğim duygu!
İlgili İçerik: İlişkinizdeki Özgüven Eksikliği mi Kıskançlık mı?
Bir insanı neden kıskanırız? Çok sevdiğimiz için mi yoksa kaybetmekten korktuğumuz için mi? Güvenmediğimiz için mi yoksa elde edemediğimiz şeyler olduğu için mi? Benimkini soracak olursanız, çok sevmekten, kaybetmekten korkmaktan. İnsan çok sevdiği bir insanı kıskanabilir fakat her şey olduğu gibi güzeldir. Her şey, doğru miktarda yaşanıyorsa güzeldir. Balda tatlıdır ama çok yediğinizde zehirlenirsiniz. Bu zehri içinizden atmanın en iyi yolu önce kendinize, sonra da karşınızdaki insana güvenmek. Karşınızdaki insana güvenmek kolay olan taraf. Zor olan, kendinize güvenmek.
Güven Tüm Duyguları Törpüleyebilir
“Onu çok sevdiğim için kıskanıyorum” değildir asıl cümle. Asıl cümle, “Bana davrandığı gibi bir başkasına davrandığını görünce, kaybetmekten korkuyorum” olmalıdır. Bu hayatta en çok kendinize dürüst olmanız gerekir. Kendinizi kandırmayın bu cümlelerin arkasında. Ben, kendimi kandırmamayı seçtim. Alt benliğimde yer alan duygular ile yüzleştim. Kaçmayın yüzleşmekten. Yüzleştiğiniz zaman, doğruları görebilirsiniz.
Bir insanı, kendinizden çok seviyor olabilirsiniz. Kendinizden daha değerli görüyor olabilirsiniz ve tüm benliğiniz ile o kişiye karşı inanılmaz bir saygı duyuyor olabilirsiniz. Sevgi, ölümcül bir deney gibidir. Bu deneyi yaparken, kendinize güvenmeyi ihmal ettiğinizde, sonuç adeta bir felaket olabilir. Laboratuvarı patlatmak ister misiniz? Ben istemediğimi fark ettim… Bu farkındalık beni, güven duygusunun tüm duyguların üstesinden gelebileceğine inandırdı.
Güven, Kıskançlık Duygusunu Yener
Ne kadar severseniz, değerli görürseniz ve saygı duyarsanız duyun, güven duygunuz yoksa her şey koca bir felakete dönebiliyor. Tüm anlaşmazlıklar ve kıskançlıklar, güvenmemekten çıkıyor. Bu noktada bahsetmiş olduğum güven, kendinize olan kısmı… Karşınızdaki insana elbette güvenmelisiniz, hata yapsa bile! Hatalar, öğrenmek için yapılır. Kimse, hata yapmadan olgunlaşmaz ve anlamaz. Bu nedenle bırakın karşınızdaki insan hata yapsın. Affetmenin ve sevginin gücü, en iyileştirici güçtür.
Sevginizle ve affedici gücünüzle bir ilişkiyi -ki bu ilişki arkadaşlık, aile ve eş olabilir- iyileştirdiğinizde, kendinizi de iyileştirmiş olursunuz. Elbette korkularınız olacak ve elbette bu korkular çoğu zaman içinizi yedirtecek. Tüm bu korkular karşısında dimdik durabilirseniz, yaralarınızı sarabilirsiniz. Sizin yaralarınız yüzünden kimsenin üzülmeye hakkı olmadığı gibi, kıskançlık duygunuz nedeniyle kimseyi huzursuz ve mutsuz etmeye de hakkınız yoktur.
Eğer bir şeyin size ait olup olmadığını görmek istiyorsanız, onu olabildiğince özgür bırakmalısınız. Ki buradaki aitlik, yanınızda olmasıdır. Kimsenin üzerinde himaye kuramaz, kimseyi sizinle olmaya zorlayamaz ve kimseyi de yanınızda olması için diretemezsiniz. Vereceğiniz özgürlük karşısında o insan halen daha yanınızda oluyor ise mutlu olmalısınız. İşte mutluluk, bu kadar basit! O halde bugün törpüleyin duygularınızı…