Değmeyecek insanlara değer veremeye bayılıyoruz. 3 kuruşa, 10 kuruşluk değer verip kazıklandığımıza yanıyoruz. Biz insanlar bunu neden yapıyoruz? Matematik yüzünden, mantık yüzünden ve anlık hevesler yüzünden…
Kağıt paranın madeni paradan değeri daha büyüktür. Eğer biri sizin iki tane bozuk paranızı alıp, size kağıt para vereceğini söylüyorsa, mantığınız size fısıldar: Kağıt parayı al!
Eğer biri size X’in değerinin 10 olduğunu ve sizin de değerinizin aynı olduğunu söylüyorsa, matematik size fısıldar: Sen “on”a eşitsin!
Eğer biri sizin daha önce görmediğiniz kadar güzel gülümsüyorsa, bir an kalbiniz size fısıldar: Sev onu!
Bu hatalar, zincir halinde de gelebilir karşınıza tek tek, adım adım da… Kazıklanırsınız, yanılırsınız ve kanarsınız. Sonra tekrar tekrar aynı döngünün içinde bulursunuz kendinizi. Sonra tekrar, tekrar…
Döngüler sonsuzdur. İçinden çıkmak istemediğiniz sürece, sürüklenmeye devam edersiniz. Kendinize şu soruyu sorun: Bu döngüden çıkmak istiyor musunuz?
Cevabınız eğer koca bir “Hayır!” olduysa, yakınmayı bırakın. Eğer cevabınız tükenmiş bir “Evet…” ise de yakınmayı bırakmanız gerekiyor! Olduğunuz yerde yakınmaya devam ettikçe farklı bir döngünün içerisinde bulursunuz kendinizi… Bir döngüden diğer döngüye geçiş yapmak size bir çözüm getirmez. Aksine sorununuzun üzerine bir sorun daha eklemiş olursunuz.
Döngülerden kurtulmak için kendinizden yararlanmayı öğrenmelisiniz. Bunun için ilk yapmanız gereken şey ise, kendinizi tanımanız olacaktır. Mantığınızı, matematiğinizi ve kalbinizi bir kenara koyun. Hesaplamalar yapmayı, üzerine gereksiz şeyler düşünmeyi bırakarak başlayın. Derin bir nefes alın ve nerede yanlış yaptığınızı kendinize sorun. Bulduğunuz cevaptan da öteye gitmeniz gerekiyor, sorun tam olarak nerede başladı?
En Büyük Sorun da En Büyük Cevap da Sizsiniz!
Yaşadığınız sorun her ne olursa olsun, önündeki tek engel sizsiniz. Sizin düşünceleriniz, fikirleriniz, aklınız, mantığınız, korkularınız, güvensizlikleriniz… Bunları hepsinin temelinde ise siz varsınız. Yanlış olan fikirlerinizi düzeltin, korkularınızı yenin ve güvenin, en çok da kendinize.
Söylemenin her zaman kolay olduğunu söyler ya insanlar, bence yanılıyorlar. Çünkü biri size yerli ve ya yersiz birtakım söylemlerde bulunur. Yersiz insanları denklemden çıkarırsak, yerinde kurulmuş cümleler aslında ardında büyük emekler taşırlar.
Aldatıldığınız için ağladığınızda size gelip, “Ağlama, değmezdi zaten.” diyen birileri mutlaka olacaktır. Çoğu da yersiz olacaktır. Ama acınızı kendi içinde de hisseden kişiler size, “İstediğin kadar ağlayabilirsin, yanındayım. Bu süreci atlattığımız zaman, birlikte yeniden gülebiliriz.” diyenler de olacak. Onlar yaşamasalar da sizinle birlikte yaşayacak. Daha tarafsız bakacak ve yanınızda olacak. Bir de farklı zorlukları atlatmış, güçlü dediğimiz insanlar var. Onlar ise karşınızda yeri gelecek susacak yeri gelecek size kızacak.
Susmasının anlattıkları da kızmasının anlattıkları da aynı olacak. “Yaşadım” diyecek her kelime ya da sessizlik. Kelimeler kolaymış gibi çıkmayacak ağzından ama ağlamaman gerektiğini sana öğretmiş olacak. Yaşadıklarına karşı güçlü olman gerektiğini, o ya da bir başkası değil, hayatın kendisi öğretecek. Sen döngüden kurtulmak için, kendine güven ve hayata karşı dimdik ayakta dur. Her ne kadar istemesen de hayat zaten sana öğretecek.