İnsan vücudunun ortalama yüzde 60’inin su olduğunu herkes bilir. Su içinde bulundurduğu kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum gibi günlük ihtiyacımız olan minerallerin bir kısmını karşılıyor. İnsan vücudunun günlük 35’e yakın vitamin ve minerallere ihtiyacı olduğunun da altını çizmek isterim. Ayrıca cinsiyetimize göre oranlarının, daha fazla veya daha az olarak değişiklik gösterdiğini söylemekte fayda var.
İnsan hayatı için oksijen kadar önemli nitelikte olan su, kanımızın yüzde 83’ünü, beyin ve kaslarımızın yüzde 75’ini kemiklerimizin ise yüzde 22’sini kapsıyor. Bu kıymetli kimyasal bileşik vücut sıvılarımızı üreten yegane besindir.
Bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini tarif eden ölçü birimi pH’dır. Suyun pH değeri 0 ile 14 arası değişiklik gösteriri. 0 – 7 arası asidik, 7- 14 arası ise bazik su anlamına gelmektedir. 7 ise nötr bir derecedir. İçmemiz gerek suyun pH değerinin ise hafif alkali veya nötr olmalıdır. Bu değerler kaynak ve içme sularına göre de farklılık göstermektedir.
Vücudun Susuzlukla Savaşı ve Sonuçları
İnsan vücudu sıcak havalarda ve sürekli hareketlilik durumlarında daha fazla su tüketmelidir. Yeteri kadar tüketmediği takdirde, vücut susuzluk ile savaşır. Bu da yorgunluk, kabızlık, baş ağrısı gibi sorunları başlatır. Susuzluk savaşının devam etmesi durumunda ciddi hastalıklara neden olabilir. Bunlardan bazıları; astım, alerjiler, yüksek kan basıncı, yüksek kolestrol, cilt problemleri, gastrit, ülser, reflü, böbrek problemleridir.
Yetişkinlerin günlük 2-3 litre su içmeleri önerilir. 4-8 yaş çocuklar için 1-1.5, 9-13 yaş çocuklar için 1,5-2 ve 14- 18 yaş çocuklar için ise 2-2,5 litredir. Su ihtiyacının yaşla sınırlı kalmayıp, günlük tükettiğimiz besinlere, bulunduğunuz iklimin koşullarına ve günlük hareketlilik durumumuza göre de değişiklik gösterdiğini göz ardı etmemeliyiz.
Su Yerine Diğer Sıvıları Tüketmek Yanlış!
İçinde bulunduğu kabın biçimini alabilen şeylere sıvı diyoruz. Aslında çoğumuz, günde bir bardak dahi olsa su içiyoruz. Diğer sıvılardan hatta besinlerden de su tüketimi gerçekleşiyor ancak suyun yerini alamıyorlar. Süt, çay, kahve, alkol, ayran, meyve veya meyve suyu asla su yerine geçemiyor.
“Susadım.” ya da “Su içmem lazım.” diyebilmemiz için vücudumuzun susuz kalmış olması gerekiyor. Asıl yapmamız gereken ise vücudumuzun sinyalinden önce harekete geçmektir. Susuzlukla savaş başlamadan barışı sağlamak çok önemli. Çocuklarda ve yaşlılarda, yetişkinlere nazaran susuzluk hissi daha az yaşanıyor. Bu nedenle, takibinde olmakta yarar vardır.
Yeterli Miktarda Su İçerseniz;
Ağız kokunuzu önler, kalbinizin daha sağlıklı olmasını sağlar, saç problemlerine engel olur, sindirimi kolaylaştırır, unutkanlığı azalttığı gibi dikkat dağınıklığının da önüne geçer. Vücut ısınızı dengeler, strese karşı en büyük silahınız haline gelir.
Grip gibi hastalıklara karşı direnç sağlar, emziren annelere süt kaynağı olur, reflüye de iyi gelir. Vücuttan ödem atmayı kolaylaştırır, cildi nemlendirir, gençleştirir, güzelleştirir. Metabolizmayı hızlandırır ve yararları saymakla bitmez.
Bilinçli Tüketici Olmak Önemli
Dünyanın yüzde 70’inin su olması iyi bir oran olarak gözükebilir. Gezegenin tatlı su kaynakları bu dilimde sadece yüzde 2,5’ini oluşturuyor. Yüzde 10’luk kısmı ise dünya üzerindeki hayvanlara ev sahipliği yapıyor.
Kaynakların devamlılığı için bilinçli tüketici olmak gerekiyor. Zaten kısıtlı olan su kaynaklarının günlük kullanımı kontrol altına alınmalıdır. Damlayan bir musluğu değiştirmek ya da damlayan suları değerlendirmek bile tasarruf sağlayacaktır. Su dolu kaplarda yıkayacağınız meyve ve sebzeler ile de tasarruf yapabilirsiniz. Sabahları yüzünüzü yıkarken, dişlerinizi fırçalarken, mutfakta bulaşık makinesine tabak yerleştirirken musluğu lütfen kapatmayı unutmayın. Çünkü, her bilinçsiz tüketimde susuzluğa bir adım daha yaklaşıyoruz.