Var mıdır yalanın rengi, şekli ya da deseni? Freni patlamış bir araç gibi kaçış rampası mıdır bizim için, söz gelimi?
O kadar sevmiyorum ki yalanı, kelimelerle anlatamam. Mecbur kalsam dahi söylemem, söyleyemem. Hiçbir zaman mutluluğa açılan kapı olarak görmedim yalan söylemeyi. Söyleyenlerden öğrendiğim kadarıyla da mutluluğa açılmadı hiç biri.
Sebebi ne olursa olsun doğru gelmiyor bana. Çoğunlukla karşındakinin vereceği tepkiden çekinince söylenir yalan. Eğer size kızacağını biliyorsanız, kestirmeden giderek paçayı sıyıracağınızı sanırsınız. Bazen iyi hissetmek için söylenir, bazen zarar görmekten korkulduğu için. Bazen eleştirilerden saklanmak için, bazen onaylanma arzusuna yenik düştükleri için.
Bir de renklerle sıfatlandırırlar yalanı. Daha masum bir hale gelmesi için cümlelerini renklerle süsleyip söylerler. Biraz beyaz, biraz pembe, biraz mavi cümleler. Gözlerimiz kamaşır renklerin güzelliğinden, inanırız. Hiç olmadı inanır gibi yaparız. Nasıl olsa güneş batar ve saat geçer, mum da söner. Gerçeklerse güneş gibi karanlığa doğar.
Eğer sönmezse mum, yangın çıkar. Yalan söyleyen yangını görünce panikler tabii. Yardım ister. İster ama kim inanır ki sözlerine? Ev, yanar, biter, kül olur. Aynı ardıç ağacı gibi… Yalancının evinin ateşi çabuk geçer, yalancının sözü gibi. Bir de yalanı kırk doğruya saklarlar. Artık yalancının özü sözü bir cümle olur, o da yalan olur. O kadar çok söyler ki, yukarı mahallede söylediğine, aşağı mahallede kendi inanır. Ona da kendinden başka kimse inanmaz zaten.
Yalandan Yadigar Güven Problemi
Bizi üzmemek için söyledikleri yalanlar en çok canımızı yakanlar. Hem duruma üzüldük, hem de yalan söylendiğine, Nasıl üzmemek anlamadım. Yetmezmiş gibi bu kadar üzüntü, bir de nur topu gibi bir güven sorunu.
Yalan söyleyenin her cümlesine kuşku ile yaklaşmak dışında, herkese karşı bir cephe oluşturuyoruz. Herkese yetecfek kadar soru işaretimiz oluyor. Duvar örüyoruz her yalanda ve içinde yalnız kalıyoruz. Hiçbir söylenene inanmıyoruz sonra daha da kötüye gidiyor her şey. Bir de benim diye sahiplenmemiz var güvensizliğimizi. Çünkü başkalarında yadigar kalıyor bize. Bu da sizin psikolojik sorunlarınızın oluşmasında çevre faktörü olarak nitelendiriliyor.
İnsanlar yaptıklarıyla, yalanlarıyla bizi güvensizliğe itiyor. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak yapılan bu yanlışların üstesinden de kendi başımıza gelmek zorunda kalıyoruz. Ben en çok, bu insanların nasıl hayatlarına devam ettiklerini merak ediyorum. Mesela biz insanlara güvenmek için çaba sarf ederken onlar, daha fazla güvensizlik mi yaratmaya çalışıyorlar?
Gerekirse bir uzmandan destek alması gereken bizler miyiz yoksa bizi güvensiz biri haline getiren insanlar mıdır? Bu zamana kadar, “Ben, yalancıyım. Tedavi oluyorum.” cümlesini hiç duymadım.
Yani, yalanın rengi falan yoktur. Hiçbir renk daha masum bir hale sokamaz cümleleri. Güven zaten zor inşa edilen bir yapı. Kimsenin emeklerinden çalıntı yapılmamalı. Dürüstlük her zaman kazandırmaz belki ama inanın daha kolaylaştırır hayatımızı.