Yaşadığınız Hayat Sizin mi? Başlığı okuyan birçok kişi gibi ‘Yaşadığım hayat tabi ki benim, başkasının nasıl olsun ki?’ diye düşünüyor olabilirsiniz. Ta ki siz farkında olmadan hayatınıza yön çizen insanları ve onlara ait kalıntıları fark edene kadar…
Her ne kadar inanılması güç gelse de bir çoğumuz farkında olarak ya da olmayarak hayatımızı bazı insanlara adıyoruz. Çocukluk zamanlarında anne ve babalarımız ile başlayan bu durum hayat boyu devam ediyor. Alışkanlıklarımız devam ediyor ve biz, her geçen gün insanların hayatımıza yön çizmesine izin veriyoruz.
Bahsetmiş olduğumuz durumun, hayatımıza yansıyan izlerini fark etmediğiniz müddetçe de aslında yaşadığımız hayat salt kendimize ait olmuyor. Nasıl mı?
Hayatımızı Kimlere Adıyoruz?
İnsanların düşüncelerini ön planda tutarak verdiğimiz her karar bile aslında bizim kendi hayatımızı yaşamamıza bir engel oluyor. Bunu en uç noktadaki bir örnek ile örneklemeye başlayalım. Örneğin siz mühendislik okuyorsunuz ama kalbinizde olan ve sizi siz yapacak olan meslek öğretmenlik olsun. Siz mühendisliği kendi isteğiniz ile değil, sadece kendinizi zorlayarak bir başkasını (genellikle de aileleri) mutlu etmek için bu bölümde öğrenim görmeyi sürdürüyorsunuz. İşte o an yaşamakta olduğunuz hayat, sizin hayatınız olmaktan çok ama çok öteye geçmiş oluyor.
Yukarıda vermiş olduğumuz en uçtaki örneği şimdi de hafifleterek ve daha basit hali ile çeşitlendirelim.
Sizin bir erkek arkadaşınız ya da kız arkadaşınız olsun. Ve bu ilişkinizin uzun yıllar boyunca devam ettiğini ele alım. Artık alışkanlıklar kati kalıplara bürünmüştür. Ayrıca karşınızdaki partnerinize ve aynı zamanda da onunla ilgili planlarınızı anlatmış olduğunuz herkese karşı sorumluluk bilinciniz de gelişmiştir. Birlikteliğinizin devam etmeyeceğini anlamış olsanız bile alışkanlıklarınızdan vazgeçmenin zorluğuna eklenen daha birçok zorluk da sizi ayrılık kararınızdan uzaklaştırmaktadır. Size ait olmayan ve üzerinizde baskı yapmış olan (belki de hiç farkında olmayabilirsiniz) çevredeki insanlara açıklama yapmak ve aynı zamanda da elbette ki partnerinize olan sorumluluk bilincinizin ağırlığı ile hayatınıza çizmek istediğiniz yönü veremeyebilirsiniz. Hatta başkalarının sizin iç dünyanıza yapmış olduğu bu gizli baskı ile kendinizi partneriniz ile evlenmiş bile bulabilirsiniz. Peki sizin istediğiniz hayat bu muydu?
Yaşama Dair Kararlarınızı Sorgulayın
Küçük gibi görünen kararlarınızın aslında büyük kararlarınızı vermenize zemin hazırladığını biliyor muydunuz? Tam da bu sebepten dolayı vereceğiniz her karar (size küçük gibi görünse dahi) öncesinde sizin iç dünyanızda değerlendirilmelidir.
Ben bu kararı verdim. Tamam ama ne için?
Bu kararımdaki etkiler neler ve kimler?
Bu kararın olası sonuçlarını bizzat kendim kabullenmeye hazır mıyım?
İstediğim tam da bu mu?
Yukarıda sorular ile kararlarınızı sorgulamaya başladığınız an anlayacaksınız ki kendi hayatınızı yaşamaya asıl şimdi başlıyorsunuz.
İyisi ile Kötüsü ile Hayatınıza Sahip Çıkın
Başkalarının gizli ya da açık olan baskısı ile vermiş olduğunuz kararların sonuçları hiçbir zaman sizi mutlu ya da huzurlu etmeyecektir. Hatta güzel sonuçlar doğursa bile…
Ancak!
Eğer siz bir kararı verirken gerçekten sizin hayatınızdaki kararınız olduğundan emin olarak vermiş iseniz, emin olun ki en kötü sonucu bile göğüslemeye hazırsınızdır.
Sonuç olarak; her kararınızı sadece kendi iç dünyanız açsısından değerlendirebilmeye başlamanız ile birlikte hayatınıza da sahip çıkmaya başlamışsınız demektir. Ardından aldığınız kararların sonuçları ne olursa olsun üstlenebileceğinize eminsinizdir.
İyisi ile kötüsü ile hayatınıza sahip çıkın! Çünkü hepimizin yön verebileceği sadece tek bir hayat hakkı var.