Motivasyon, iş yaşamında sürdürülebilir kılınması gereken ve başarının anahtarlarından biri olan unsurlardandır. Şirketler genel olarak yüksek motivasyona sahip ve hem kendisini hem de çalışma arkadaşlarını motive edebilecek insanları istihdam etmek ister. Motivasyonlarının sürdürülebilir olmasını ve yeni motive yöntemleri keşfetmelerini beklerler. Peki iş yaşamında sürdürülebilir motivasyon elde etmenin yolu bilimsel bir süreçten geçseydi, bunu uygular mıydınız?
Motivasyon, iş yaşamı içerisinde hem pek çok tartışmaya neden olan hem de takım çalışmaları içerisinde aranan özelliklerden biridir. Sürdürülebilir bir motivasyon elde edilmesi de oldukça önemlidir. Bu motivasyonu sağlamak için belli bir mekanizmaya sahip olunması da gerekir.
Etkisi Bakış Açısını Değiştirir
Motivasyon konusunda elde edilecek başarı, bireyler üzerindeki etki ile de yorumlanabilmektedir. Motivasyon süreci bir bireyi etki altına almayı başarır ise o bireydeki tüm algıların ve bakış açılarının değişmesini sağlayacaktır. Doğru noktadan motive edilebilir ise bireye her türlü unsurun etki altında kalması sağlanabilmektedir.
Duygusal zeka olarak da bilinen bölümde motivasyon sürecine ait izler belleğe depolanmaktadır. Belleğe depolanan bilgiler de bireyin tüm yaşantısındaki becerilerini, yeteneklerini, yetkinliklerini ve alışkanlıklarını etkiler. Buna ek olarak bireyin duygusal yönleri de etkilenir. Bu etkilenmeyle birlikte bireyin bilinçaltına ulaşan bilgiler, düşüncelerin ve fikirlerin, algıların ve bakış açılarının komple değişmesine neden olur.
Dopamin Depolamak Motivasyonu Sürekli Kılar
Motivasyon, gerek iş yaşamında gerek özel yaşamda ihtiyaç duyulan bir sorundur. Evet, motivasyon bir sorundur! Fazlalığında ve eksikliğinde hem ruhsal hem de fiziksel problemler görülebilmektedir. Fazla motive olmak kibri beraberinde getirebilir ve eksikliğinde de bireyin kendisine duymuş olduğu güveni ve saygıyı azaltabilir.
Motivasyonda önemli olan, bu sorunu sürekli kılmaktır. Bir insanın uyanmasını sağlayan şey bile motivasyondur. Nasıl ki uyumak için motive olunması gerekiyorsa, iş yaşamında başarılı olmak için de motive olunması gerekir. Peki neden motivasyona bu kadar ihtiyaç duyulur? Beynimiz bundan nasıl etkilenir?
Bu konuda karşımıza “nörotransmitter” kavramı çıkacaktır. İnsanın uyanık ve görevde kalmasını sağlayan kimyasal mesajlar, nörotransmitterler tarafından üretilir. Üretilen bu mesajlar, beyne taşınarak bedenin bunu hissetmesi, uyanık kalması ve görevlerini, sorumluluklarını yerine getirmeyi sağlar.
Nörotransmitterler ne ile beslenir diye soracak olursanız da “dopamin” ile tanışmanız gerekiyor. Dopamin, nöronlar arasındaki sinaps ismi verilen dokuların içerisindeki reseptörlerin etkileşmesini sağlar. Bu madde bir nörondan diğerine sıçrar ve sıçrama sırasında da reseptör etkileşimini yapar.
Dopamin alabilmek ve bu maddeyi güçlendirmek de beynimizin duygusal süreçlerinden sorumlu olan “Mezolimbik yolunu” geliştirmek gerekir. Burada da konu bir önce bahsettiğimiz “duygusal zekaya” geri dönüş yapar.
Duygusal zeka geliştirildikçe, dopamin güçlendirilmesi sağlanır. Bu da aldığınız hazzı, duyduğunuz bağımlılığı, umudunuzu, azminizi ya da hırsınızı geliştirir. Fakat yalnızca duygusal zekanızın kullanılması da dopamin patlamasına neden olabiliyor. Nasıl ki fazla şeker tüketmek, şeker komasına girilmesine neden oluyorsa, aşırı şeker tüketiminden sonra tuzlu gıdalarla beslenmeniz öneriliyorsa, yalnızca duygusal zekayı kullanmak ve mantığı devre dışı bırakmak da aynı etkiye sahiptir. Stres seviyesinin artması, travma sonrası stres bozukluğunun yaşanması ya da iş yaşamında tembel bir çalışan olunması buna bağlıdır…